Bidatların Ortaya Çıkış Nedenleri

Hiç şüphesiz ki Kur’an ve sünnete sarılmak,bid’atlara ve dalâlete düşmekten bir kurtuluştur.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

{ وَأَنَّ هَـذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ }  [سورة الأنعام الآية :153] 

“Şüphesiz ki bu (İslâm), benim dosdoğru yolumdur.Öyleyse o yola uyun, dalâlet yollarına uymayın.Çünkü o yollar, sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır.Allah, (emirlerini yerine getirip yasaklarından da kaçınmak sûretiyle azabından) sakınmanız için bunları emretmiştir.”[18]

Nitekim Abdullah b.Mes’ud’un-Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği hadiste, o şöyle der:

((خَطَّ لَناَ رَسوُلُ اللهِ r خَطاًّ، ثُمَّ خَطَّ عَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِماَلِهِ خُطُوطًا، ثُمَّ قاَلَ:هَذاَ سَبيِلُ اللهِ،وَهَذِهِ السُّبُلُ عَلىَ كُلِّ سَبيِلٍ مِنْهاَ شَيْطاَنٌ يَدْعُو إِلَيْهِ،ثُمَّ تَلاَ { وَأَنَّ هَـذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ }

                                               [ أخرجه أحمد وابن حبان والحاكم ]                      

“Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- bizim için yere bir çizgi çizdi.Sonra o çizginin sağına ve soluna çizgiler çizdi.Sonra da şöyle buyurdu: ‘Bu yol, Allah’ın yoludur.Bu yollar ise, dalâlet yollarıdır.Her yolun üzerinde o yola çağıran bir şeytan vardır.’ Ardından Allah Teâlâ’nın şu âyetini okudu: ‘Şüphesiz ki bu (İslâm), benim dosdoğru yolumdur.Öyleyse o yola uyun, dalâlet yollarına uymayın.Çünkü o yollar, sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır.Allah,(emirlerini yerine getirip yasaklarından da kaçın-mak sûretiyle azabından) sakınmanız için bunları emretmiştir.”[19]

Her kim Kur’an ve sünnetten yüz çevirirse, dalâlet yolları ile sonradan ihdâs olunan bid’atlar arasında bocalayıp durur.

Bid’atların ortaya çıkmasına neden olan hususları şu şekilde özetlemek mümkündür:

İslâm dîninin hükümlerini bilmemek, nefsin arzu ve isteklerine uymak, görüş ve şahıslara körü körüne bağlılık, kâfirlere benzemek ve onları taklit etmektir.

Şimdi bu nedenleri detaylı olarak ele alalım:

1.        İslâm dîninin hükümlerini bilmemek:

Zaman uzadıkça ve insanlar risâletin izinden uzaklaş-tıkça ilim azalır ve cehâlet yaygınlaşır.

Nitekim Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- bunu şu sözüyle haber vermektedir:

(( مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْديِ فَسَيَرَى اخْتِلاَفاً كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتيِ وَسُنَّةِ الْخُلَفاَءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِييِّنَ مِنْ بَعْديِ )) [رواه أبو داود والترمذي ]

“Sizden kim benden sonra yaşarsa, (dînde) çok ihtilaflar görecektir.Bu sebeple benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolu bulmuş râşid halîfelerimin sünnetine sarılın.”[20]

Başka bir hadîste şöyle buyurmaktadır:

(( إِنَّ اللهَ لاَ يَقْبِضُ الْعِلْمَ حَتىَّ يَنْتَزِعَهُ مِنَ الْعِباَدِ، وَلَكِنْ يَقْبِضُ الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَماَءِ حَتىَّ إِذاَ لَمْ يُبْقِ عاَلِماً اتَّخَذَ النَّاسُ رُؤُوسًا جُهاَّلاً فَسُئِلوُا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ فَضَلُّوا وَأَضَلُّوا )) [متفق عليه]

“Hiç şüphe yok ki Allah, insanlar arasından âlimler ölmedikçe (hayatta oldukları sürece) kulları arasından ilmi çekip (kendi katına) almayacaktır.Âlimlerin canlarını alınca da (yeryüzünde) bir âlim dahi bırakmayacaktır.Böylece insanlar, câhil başları (âlimler) edinecekler  ve bu âlimlere sorular soracaklar, onlar da bilgizce fetvâ vereceklerdir.Böylelikle hem kendileri, hem de (fetvâ verdikleri) insanlar sapıtacaklardır.”[21]

İlim ve âlimler olmadıkça bid’atlara karşı konula-maz.İlim ve âlimler yok olunca bid’atların ortaya çıkarak yaygınlaşmasına, bid’at ehlinin de etkin bir hale gelmesine fırsat tanınmış olur.

2.        Nefsin arzu ve isteklerine uymak:

Kur’an ve sünnetten yüz çeviren bir kimse, hevâ ve  hevesine uyar.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

{ فَإِن لَّمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءَهُمْ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِّنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ }     [سورة القصص الآية :50] 

“ (Ey Muhammed!)  Şayet sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sadece hevâ ve heveslerine uymaktadırlar.Allah’tan doğru yolu gösteren birisi olmaksızın hevâ ve hevesine uyandan daha sapık olabilir? Hiç şüphesiz ki Allah, zâlimler topluluğunu asla doğru yola iletmez.”[22]

Başka bir âyette şöyle buyurmaktadır:

{ أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلا تَذَكَّرُونَ }  [سورة الجاثية الآية :23] 

“(Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini ilâh edinen ve kendisine bilgi erişip huccet ikâme edildiği halde, öğüt dinlemeyip ibret almadığından dolayı Allah’ın kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üzerine de perde çektiği kimseyi gördün mü?Artık Allah’tan başka kim onu doğru yola iletebilir. Siz hâlâ düşünmüyor musunuz?”[23]

Bid’atlar, ancak hevâ ve hevese uymanın sonucun-da ortaya çıkar.

3.  Şahısların görüş ve düşüncelerine körü körüne bağlılık:

Şahısların görüş ve düşüncelerine körü körüne bağ-lanmak, kişinin delîle uymasına ve hakkı öğrenmesine  engel olur.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

{ وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئًا وَلاَ يَهْتَدُونَ}

                                     [سورة البقرة الآية :170]

“Onlara (müşriklere):Allah’ın indirdiği şeye uyun, denildiğinde onlar,‘Hayır!Biz,atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ dediler.Onlar, (Allah hakkında) hiçbir şey anlamamış ve doğruyu da bulamamış idiyseler, (hâlâ atalarının yoluna mı uyuyorlar?)”[24]

Bu davranış, günümüzdeki bazı mezhep mensupla-rının, tasavvufçuların ve türbelere ibâdet edenlerin hâlidir. Kur’an ve sünnete uymaya dâvet edildikleri ve üzerindeki bulundukları Kur’an ve sünnete aykırı şeyleri terketmeleri onlardan istendiğinde, mezheplerini, şeyhlerini, babalarını ve atalarını gerekçe gösterirler.

4.   Kâfirlere benzemek: 

Kâfirlere benzemek, insanı bid’atlara düşüren şeyle-rin en tehlikelisidir.Nitekim Ebû Vâkid el-Leysî’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan hadiste, o şöyle der:

(( خَرَجْنـَا مَعَ رَسُولِ اللهِ r إِلىَحُنَيْنٍ وَنَحْنُ حُدَثَاءُ عَهْدٍ بِكُفْرٍ، وَلِلْمُشْرِكِينَ سِدْرَةٌ يَعْكِفُونَ عِنْدَهاَ وَيَنُوطُونَ بِهاَ أَسْلِحَتَهُمْ، يُقاَلَ لَهاَ ذَاتُ أَنْواَطٍ، فَمَرَرْناَ بِسِدْرَةٍ فَقُلْناَ: ياَ رَسُولَ اللهِ اجْعَلْ لَناَ ذاَتَ أَنْواَطٍ كَماَ لَهُمْ ذاَتُ أَنْواَطٍ، فَقاَلَ رَسُولُ اللهِ r : اللهُ أَكْبَرُ، إِنَّهاَ السُّنَنَ، قُلْتُمْ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ كَماَ قاَلَتْ بَنوُ إِسْرَائِيلَ لِمُوسَى: { قَالُواْ يَا مُوسَى اجْعَل لَّنَا إِلَـهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ } [سورة الأعراف :138] ( لَتَرْكَبُنَّ سَنَنَ مَنْ كاَنَ قَبْلَكُمْ )) [رواه الترمذي وقال حديث حسن صحيح] 

“Biz, daha yeni müslüman olduğumuz bir halde, Rasûlullah      -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte (savaşmak için) Huneyn’e çıktık. Müşriklerin, yanında konaklayıp tâzim gösterdikleri ve bereket ummak amacıyla silahlarını astıkları Zâtu Envât denilen Sidre ağacının yanından geçtik. Biz: Ey Allah’ın Elçisi! Onların Zâtu Envât ağacı gibi, bize de bir Zâtu Envât ağacı yapsan’, dedik.

Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: “Allahu Ekber! Sizden öncekilerin izlemiş oldukları kötü yolu siz de izlediniz. Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki İsrâiloğullarının Musa’ya söyledikleri şeyin aynısını sizler de söylediniz.Onlar Musa’ya: “(Ey Musa!) Onların ilâhları olduğu gibi, sen de bizim için bir ilâh yap! Musa: Gerçekten siz, câhil bir topluluksunuz, dedi.’ Muhakkak ki siz, sizden öncekilerin izlemiş oldukları yola (adım adım) uyacaksınız.”[25]

Bu hadiste,İsrâiloğullarının kendi peygamberlerinden Allah’ın dışında kendilerine ibâdet etmek ve onlardan bereket ummak için ilâhlar edinmesini istedikleri gibi, böyle çirkin istekte bulunmalarına sevkeden şeyin, kâfirlere ben-zemek olduğu anlaşılmaktadır ki, Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbından bazılarını, Allah’ın dışında birisinden bereket ummak için kendilerine bir ağaç edinmesini iste-melerine sevkeden şey de, kâfirlere benzemektir.

İşte bu, günümüzdekinin aynısıdır.Zirâ müslümanların çoğu, doğum gününü kutlamak, belirli ameller için günler ve haftalar düzenlemek, dînî münâsebetler ve hâtıralarla şenlikler yapmak,heykel ve anıtlar yaptırmak, yas törenleri düzenlemek, cenâze bid’atları yapmak, kabirlerin üzerine binâ yapmak ve buna benzer bid’at ve şirk olan şeylerde kâfirleri taklit etmişlerdir.

[18] En’am Sûresi: 153

[19] Ahmed: Hadis no: (1/435,465). İbn-i Hıbbân: (1/105). Hadîs no: (6-7).Hâkim: (2/318). Hâkim; hadisin isnâdı sahîhtir,ancak Buhârî ve Müslim hadisi tahriç etmediler, demiştir. Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid adlı eserinin (7/22)’de şöyle der:Hadisi, Ahmed ve Bezzâr rivâyet etmiştir.Hadîsin isnâdında Âsım b. Behdele vardır.Bu kişi sika (güvenilir), ancak zayıftır.(Mütercim)

[20] Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivâyet etmişlerdir.Tirmizî, “hadîs, hasen sahîh’ demiştir.

[21] Buhârî ve Müslim

[22]  Kasas Sûresi: 50

[23] Câsiye Sûresi: 23

[24] Bakara Sûresi: 170

[25] Tirmizî; hadis no:2181.Ahmed;hadis no:(5/218).Tirmizî, “hadis, hasen sahîh” demiştir.

Faziletli Şeyh Salih bin fevzan (Allah onu korusun)

Yorum bırakın